Mirasbırakanın Ölmeden Önce Malvarlığını Devretmesi ve Muris Muvazaasına Dayalı Davalar

(Bağışın Satış Gibi Gösterilmesi, Özel Durumlar ve Zamanaşımı)

1. Giriş

Uygulamada en sık karşılaşılan miras uyuşmazlıklarından biri, mirasbırakanın (muris) ölmeden önce malvarlığını bazı mirasçılar lehine veya üçüncü kişilere devretmesi, bunu yaparken de gerçek iradesini gizleyerek işlemi satış gibi göstermesidir. Özellikle “ev bir çocuğa satılmış”, diğer çocuklara hiçbir şey bırakılmamış, muris de kısa süre sonra vefat etmiş ise, mirasçılar çoğu zaman “miras kaçırma” şüphesiyle avukatlara başvurmaktadır.

Türk mevzuatında “muris muvazaası” doğrudan kanun metniyle düzenlenmiş değildir. Kurumun hukuki temeli, başta 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı olmak üzere Yargıtay’ın istikrar kazanmış içtihatlarına ve öğretideki görüşlere dayanmaktadır.

Bu makalede, murisin ölmeden önce mirasını bağışlaması veya bağış iradesini satış/ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstererek devretmesi hâlinde açılabilecek muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davaları; bu davaların tenkis davasından farkları, zamanaşımı / hak düşürücü süre rejimi, özel durumlar ve uygulamadaki bazı Yargıtay kararları ışığında ele alınacaktır.


2. Muris Muvazaasının Hukuki Dayanağı ve Tanımı

2.1. Muvazaa ve muris muvazaası kavramı

Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi (mülga BK m. 18), muvazaalı sözleşmelerin yorumuna ilişkin genel kuralı düzenlemektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, muvazaayı; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, gerçek iradelerine uymayan bir görünüş yaratmak konusunda anlaşmaları olarak tanımlamaktadır.

Muris muvazaası ise, nisbî (mevsuf) muvazaanın miras hukukuna özgü bir görünümüdür. 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre; özetle:

  • Mirasbırakan, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını,

  • Mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla,

  • Tapuda yaptığı resmî işlemde satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstererek devretmekte,

  • Görünürdeki satış sözleşmesi, tarafların gerçek iradesine uymadığı için geçersiz olmakta;

  • Gizli bağış sözleşmesi ise şekil şartlarına (TMK m. 706, TBK m. 237, Tapu Kanunu m. 26) uygun yapılmadığı için geçersiz sayılmaktadır.

Bu durumda, saklı pay sahibi olsun veya olmasın, miras hakkı zedelenen tüm mirasçılar, muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davası açabilir.

2.2. Muris muvazaasının unsurları

Yargıtay ve doktrine göre muris muvazaasının başlıca unsurları şunlardır:

  1. Görünürdeki işlem: Tapuda yapılan satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi gösterilen resmî işlem.

  2. Gizli işlem: Murisin gerçek iradesinin bağış olması (karşılıksız kazandırma).

  3. Mirasçılardan mal kaçırma kastı: Murisin, özellikle bazı mirasçıları miras hakkından mahrum bırakmak veya paylarını azaltmak amacıyla hareket etmesi.

  4. Üçüncü kişileri aldatma amacı: Özellikle diğer mirasçılar, aldatılmak istenen üçüncü kişilerdir.

  5. Şekle aykırılık: Gizli bağış sözleşmesi, resmi şekil şartlarını taşımadığı için geçersizdir.


3. Bağışın Satış Gibi Gösterilmesi ve Diğer Muvazaalı İşlemler

Uygulamada muris muvazaası davalarının çok büyük çoğunluğu, “satış gibi gösterilen bağış” üzerinden yürümektedir.

3.1. Satış görünümlü bağış

Örneğin muris, taşınmazını bir çocuğuna tapuda düşük bedelle “satmış” gibi gösterir; diğer çocuklara ise hiçbir taşınmaz bırakmaz. Murisin satışı finanse edecek paraya ihtiyacı yoktur, alıcı konumundaki mirasçının bedeli ödeme gücü de bulunmamaktadır; satış bedeli ile gerçek piyasa değeri arasında ciddi fark vardır. Yargıtay, bu gibi durumlarda;

  • Murisin gerçek satış yapma ihtiyacı olup olmadığını,

  • Alıcının ödeme gücünü,

  • Bedel ile gerçek değer arasındaki farkı,

  • Murisin yaşı, sağlık durumu, aile ilişkileri,

  • Bölge ve ülke geleneklerini,

  • Banka hareketlerini, ödendiği iddia edilen satış bedelinin tereke kayıtlarını

hep birlikte değerlendirerek, temlikin muris muvazaası niteliğinde olup olmadığını tespit etmektedir.

3.2. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi (ÖKBS) aracılığıyla mal kaçırma

Muris, kimi zaman taşınmazını bir kişiye ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile devretmekte, gerçekte bakım kastı bulunmamasına rağmen bu sözleşme, mirasçılardan mal kaçırma aracı olarak kullanılmaktadır.

Yargıtay, murisin gerçekten bakıma muhtaç olduğu, lehine temlik yapılan kişinin fiilen ve ciddi şekilde bakım yükümlülüğünü yerine getirdiği durumlarda, işlemi geçerli ivazlı işlem olarak kabul etmekte; muris muvazaası iddiasını reddedebilmekte; buna karşılık bakım sözleşmesinin şeklen yapılmış, bakım ilişkisinin fiilen hiç veya gereği gibi yerine getirilmediği hâllerde muris muvazaası iddiasını kabul yönünde kararlar verebilmektedir.

3.3. Minnet duygusu ve ivazlı temlikler

Yargıtay, bazı kararlarında, murisin kendisine uzun süre bakan, ilgilenen veya ekonomik destek sağlayan kişiye duyduğu minnet duygusunu, devir için ivaz (karşılık) olarak kabul etmiş ve bu tür temliklerde mal kaçırma kastı olmadığını ifade etmiştir. Bu durumda 1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı’nın uygulanamayacağı, işlemin muris muvazaası kapsamında değerlendirilmemesi gerektiği kabul edilmektedir.

Bu ayrım, özellikle eşe, bakmakla yükümlü olmayan akrabalara veya üçüncü kişilere yapılan temliklerde önem kazanmaktadır.


4. Muris Muvazaası Davasının Hukuki Niteliği ve Sonuçları

4.1. Tapu iptali ve tescil davası

Muris muvazaasına dayalı davalar, aynî nitelikte tapu iptali ve tescil davalarıdır. Davacı mirasçılar, görünürdeki satış/ÖKBS sözleşmesinin muvazaalı olduğunu, gizli bağış sözleşmesinin de şekil şartına aykırı olduğu için geçersiz kaldığını ileri sürerek:

  • Tapu kaydının iptalini,

  • Taşınmazın muris adına tescilini,

  • Ardından miras payları oranında adlarına tescilini

talep ederler.

Taşınmazın aynen tescili mümkün değilse, bedel (tazminat) talep edilmesi gündeme gelebilir; bu durumda hukuki nitelik değişeceğinden, dava stratejisinin dikkatle kurulması önemlidir.

4.2. Görevli ve yetkili mahkeme

  • Görevli mahkeme: Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davalarında görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesi’dir.

  • Yetkili mahkeme: Taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir (HMK m. 12).

Birden fazla taşınmaz söz konusu ise, taşınmazlardan herhangi birinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılması yeterlidir.

4.3. Taraflar

  • Davacı taraf: Saklı pay sahibi olsun olmasın, miras hakkı zedelenen tüm yasal ve atanmış mirasçılar muris muvazaası davası açabilir.

  • Davalı taraf: Taşınmazı devralan kişi (satışta alıcı, ÖKBS’de bakım borçlusu) ve ondan devralan sonraki malikler (TMK m. 1023 kapsamında iyi niyetli kazanımlar ayrıca değerlendirilir).

Mirasbırakan hayatta iken muris muvazaasına dayalı dava açılamaz; murisin ölümüyle birlikte mirasçılar dava hakkını kazanırlar.


5. Muris Muvazaası Davalarında Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre

5.1. Genel kural: Zamanaşımı yoktur

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.05.2015 tarihli, E.2013/2302, K.2015/1313 sayılı kararında açıkça belirtildiği üzere, muris muvazaasına dayalı davalarda zamanaşımı veya hak düşürücü süre söz konusu değildir.

HGK, murisin ölümünden 33 yıl sonra açılan bir davada dahi, “muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davası, herhangi bir süreye bağlı olmaksızın her zaman açılabilir; bu iddianın ileri sürülmesinin TMK m. 2 anlamında hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilemeyeceği” yönünde hüküm kurmuştur.

Bu nedenle, uygulamada çoğu kez “bunca yıl geçmiş, artık dava açılamaz” şeklindeki kanaat muris muvazaası bakımından doğru değildir.

5.2. Dürüstlük kuralı (TMK m. 2) sınırı

Her ne kadar zamanaşımı öngörülmemiş olsa da, Yargıtay’ın bazı kararlarında;

  • Muris muvazaası iddiasının, çok uzun süre sessiz kalındıktan sonra ileri sürülmesinin,

  • Somut olayın özelliklerine göre TMK m. 2 anlamında hakkın kötüye kullanılması oluşturup oluşturmadığı tartışılmaktadır.

Ancak HGK’nin 2015 tarihli kararında açıkça vurgulandığı üzere, yalnızca uzun süre geçmiş olması tek başına hakkın kötüye kullanılması sayılmamakta; her somut olay kendi içinde, iyi niyet – kötü niyet ve işlem güvenliği ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmektedir.

5.3. Kadastro tespitine bağlı 10 yıllık hak düşürücü süre istisnası

Taşınmazın ilk defa kadastro tespitine konu edilmesi hâlinde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu m. 12/3 uyarınca, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür.
Öğretide ve Yargıtay kararlarında, muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarının, bu durumda 10 yıllık süre içerisinde açılması gerektiği kabul edilmektedir.

Dolayısıyla:

  • Klasik senaryoda (tapu kaydı yıllardır var, muris bu tapu kaydı üzerinde tasarrufta bulunmuş), zamanaşımı/hak düşürücü süre yoktur.

  • Taşınmaz yeni kadastroya girmiş ve ilk tescil bu sırada yapılmışsa, kadastroya özgü 10 yıllık hak düşürücü süre gündeme gelebilir.


6. Tenkis Davası ile Muris Muvazaası Davası Arasındaki Temel Farklar

Muris muvazaası çoğu zaman tenkis davası ile karıştırılmaktadır. Oysa bu iki dava türü hem dayandıkları hukuki sebep, hem süre rejimi hem de sonuçları bakımından ciddi farklılıklar taşımaktadır.

6.1. Dayandıkları hukuki düzenlemeler

  • Tenkis davası: TMK m. 560 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, saklı pay kurallarının ihlal edilmesi hâlinde açılan yenilik doğurucu bir davadır.

  • Muris muvazaası davası: Kanunda açıkça düzenlenmemiş, dayanağını TBK m. 19’daki muvazaa hükümleri ile 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarından alan geçersiz işlem (muvazaalı sözleşme) sebebine dayalı tapu iptal ve tescil davasıdır.

6.2. Dava açma yetkisi

  • Tenkis davasını, yalnızca saklı pay sahibi mirasçılar açabilir.

  • Muris muvazaası davasını ise saklı pay sahibi olsun olmasın, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar açabilir.

Bu fark, özellikle mirasbırakanın saklı paylı mirasçısı olmayan kişilere (örneğin kardeşe, yeğene) yaptığı temliklerde önem taşır. Bu kişiler tenkis davası açamazken, muris muvazaası iddiası gündeme gelebilir.

6.3. Zamanaşımı süreleri

  • Tenkis davası: TMK m. 571’e göre, saklı pay sahibi mirasçı, tenkise tabi tasarrufu ve zedelendiğini öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve her hâlde mirasın açılmasından itibaren 10 yıl içinde tenkis davası açmak zorundadır.

  • Muris muvazaası davası: Yukarıda açıklandığı üzere, kural olarak herhangi bir zamanaşımı süresine tabi değildir; yalnızca kadastroya özgü 10 yıllık hak düşürücü süre istisnası ve TMK m. 2 çerçevesinde dürüstlük kuralı değerlendirmesi söz konusu olabilir.

6.4. Hukuki sonuç

  • Tenkis davasında tasarruf, saklı payları ihlal ettiği ölçüde indirime tabi tutulur, işlem baştan itibaren bütünüyle geçersiz sayılmaz.

  • Muris muvazaası davasında ise, görünürdeki satış/ÖKBS sözleşmesi baştan itibaren geçersiz sayılır; tapu kaydı iptal edilerek taşınmaz terekeye iade edilir ve mirasçılar payları oranında tescil talep eder.

6.5. Davaların birlikte veya kademeli açılması

Uygulamada, Yargıtay dairelerinin ve HGK’nin bazı kararları uyarınca; muris muvazaası iddiasının ispatlanamaması ihtimaline karşı, kademeli olarak tenkis talebinin de ileri sürüldüğü görülmektedir. Böylece:

  • Öncelik muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil talebindedir.

  • Bu talep reddedilirse, ikinci derecede tenkis talebi incelenir.

Burada dikkat edilmesi gereken; davanın baştan itibaren doğru hukuki sebep ve taleplerle kurulması, tenkis – muris muvazaası ikileminin yargılama stratejisine uygun şekilde planlanmasıdır.


7. İspat Yükü ve Deliller

7.1. İspat yükü

Muris muvazaası davasında muvazaa iddiasını ileri süren davacı mirasçılar, iddialarını ispatla yükümlüdür. Ancak mirasçılar, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca üçüncü kişi konumunda olduklarından, muvazaayı tanık dâhil her türlü delille ispat edebilirler.

7.2. Yargıtay’ın aradığı kriterler

Yargıtay kararlarında muris muvazaası değerlendirilirken şu ölçütler özellikle vurgulanmaktadır:

  • Murisin sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,

  • Alıcı konumundaki kişinin alış gücünün olup olmadığı,

  • Satış bedeli ile gerçek değer arasındaki fark,

  • Murisin yaşı, sağlık durumu, bakıma muhtaç olup olmaması,

  • Taraflar arasındaki aile içi ve sosyal ilişkiler,

  • Muris ile diğer mirasçılar arasındaki ilişki (özellikle aile içi çatışmalar, küskünlükler),

  • Devirden sonra taşınmazı kimin fiilen kullandığı, kim tarafından tasarruf edildiği,

  • Banka kayıtları, ödeme belgeleri, vergi, harç ödemeleri,

  • Yöresel örf ve adetler.

Bir başka Hukuk Genel Kurulu kararında da vurgulandığı gibi; muris muvazaasının tespiti bir “iç sorun” olan murisin gerçek iradesini ortaya çıkarmayı gerektirdiğinden, delillerin eksiksiz toplanması ve birlikte değerlendirilmesi zorunludur.


8. Uygulamada Sık Karşılaşılan Özel Durumlar

8.1. Murisin tek bir mirasçıyı kayırması

Mirasbırakanın malvarlığının tamamına yakınını tek bir çocuğuna satmış gibi devredip diğer çocukları mirassız bırakması, muris muvazaası iddiasını kuvvetle gündeme getirir. Yargıtay, özellikle murisin “erkek çocuğu kayırdığı” ataerkil anlayışla yapılan temlikleri muris muvazaası kapsamında sıkça değerlendirmektedir.

8.2. Sağ kalan eşe yapılan temlikler

Sağ kalan eş, hem yasal mirasçı hem de çoğu zaman murise uzun süre bakan kişidir. Bu nedenle eşe yapılan temliklerde;

  • Temlikin gerçekten bakım – gözetim karşılığı mı yapıldığı,

  • Yoksa diğer mirasçılardan mal kaçırma amacı mı güdüldüğü,

somut olayın özelliklerine göre, özellikle de minnet duygusu, hizmet karşılığı ivaz ve mal kaçırma kastı kriterleri çerçevesinde değerlendirilir.

8.3. Noterde satış vaadi sözleşmesi ve tescil

Muris, taşınmazını noterde yaptığı satış vaadi sözleşmesine dayanarak alıcı lehine tescil ettirmişse; Yargıtay bazı kararlarında, satış vaadi sözleşmesi usulüne uygun olduğu ve tescil de bu sözleşmeye dayanarak elde edildiği için, 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın uygulanamayacağını, bu hâlde muris muvazaasına dayanarak tapu iptali istenemeyeceğini kabul etmektedir.

Bu noktada, muris muvazaası iddiası ile vekâletin kötüye kullanılması gibi başka hukuki sebepler arasında doğru ayrım yapmak gerekir.

8.4. Tapusuz taşınmazlar

1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı, tapulu taşınmazların temliklerine ilişkindir. Tapusuz taşınmaz devrinde muris muvazaası uyuşmazlığı fakat başka hukuki rejimler (örneğin tenkis hükümleri) devreye girebilir; bu durumda somut olayın niteliğine göre farklı bir hukuki yol izlenmesi gerekebilir.


9. Sonuç ve Değerlendirme 

Muris muvazaası, mevzuatta açıkça düzenlenmemiş olmakla birlikte, Yargıtay’ın istikrar kazanmış içtihatları sayesinde artık klasikleşmiş bir miras hukuku kurumudur. Özellikle mirasbırakanın ölmeden önce taşınmazlarını bağışlamak istediği hâlde satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstererek devrettiği, diğer mirasçıları mirassız bıraktığı durumlarda, mirasçıların başvurabileceği en etkili yol çoğu kez muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır.

Bu dava türü;

  • Tenkis davasından farklı olarak yalnız saklı paylı mirasçılara değil, miras hakkı zedelenen tüm mirasçılara açıktır;

  • Kural olarak herhangi bir zamanaşımı süresine tabi değildir, bu nedenle murisin ölümünden uzun yıllar sonra dahi gündeme gelebilmektedir;

  • Uygulamada son derece yoğun olduğundan, Yargıtay’ın kriterleri ve içtihatları, davanın akıbeti bakımından belirleyici rol oynamaktadır.

Ancak, her “satış görünümlü temlik” muris muvazaası anlamına gelmez. Murisin:

  • Gerçekten satış bedeline ihtiyaç duyduğu,

  • Alıcı konumundaki kişinin ödeme gücünün bulunduğu,

  • Bedel ile gerçek değer arasında makul bir oran olduğu,

  • Temlikin minnet duygusu veya ciddi bir bakım hizmeti karşılığı yapıldığı

durumlarda, Yargıtay işlemi geçerli ivazlı işlem olarak kabul edebilmekte, muris muvazaası davasını reddedebilmektedir.

Bu nedenle, her somut olayda;

  • Murisin gerçek iradesinin ortaya çıkarılması,

  • Aile içi ilişkilerin, sosyal ve ekonomik koşulların analizi,

  • Banka kayıtları, tanık beyanları, resmi senet içerikleri ve kadastro kayıtlarının birlikte değerlendirilmesi,

  • Muris muvazaası ile tenkis davası arasında stratejik tercih yapılması ve gerektiğinde bu davaların kademeli/birlikte kurgulanması

büyük önem taşımaktadır.

Profesyonel anlamda, müvekkilden alınacak ayrıntılı bilgi, terekeye ilişkin tüm kayıtların temini ve Yargıtay’ın güncel içtihatlarının dikkatle incelenmesi; muris muvazaası davalarında hem dava açılırken hem de dava sürecinde avukatın hareket noktasını oluşturmalıdır.

 

Sonuç

Muris muvazaası, Türk miras hukukunun en karmaşık ve aynı zamanda en çok başvurulan dava türlerinden biridir. Özellikle mirasbırakanın ölmeden önce malvarlığını bağışlamak yerine satış gibi göstererek devretmesi, mirasçılar arasında ciddi hak kayıplarına yol açmakta; bu nedenle işlem iradesinin doğru tespiti, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarının doğru yorumlanması ve dava stratejisinin baştan itibaren doğru kurulması büyük önem taşımaktadır. Her olayın kendine özgü aile ilişkileri, ekonomik koşulları ve delil yapısı bulunduğundan, muris muvazaası davalarında standart bir çözüm değil, somut olaya göre şekillenen profesyonel bir yaklaşım gereklidir.

Miras hakkınızın ihlal edildiğini düşünüyorsanız veya murisin ölümden önce yaptığı temliklerin geçerliliği konusunda tereddüt yaşıyorsanız, süreçlerin doğru değerlendirilmesi ve hak kaybına yol açmamak adına bir uzmandan destek almanız önemlidir. Ataşehir Hukuk Büromuzda miras hukuku alanında deneyimli avukatlarımızdan profesyonel danışmanlık alabilir; somut durumunuza en uygun hukuki yol haritasını birlikte belirleyebiliriz.


WhatsApp
Hemen Ara