Süresi, Sonuçları, Kapsamı ve Yargıtay Kararları Işığında Değerlendirme
Miras hukukunda mirasın reddi, mirasçılara tanınmış bir seçimlik haktır. Özellikle borca batık terekenin mirasçılara geçmesini önlemek amacıyla düzenlenmiş bu kurum, Türk Medeni Kanunu’nun 605 ila 618. maddeleri arasında yer almaktadır. Bu makalede, reddi mirasın kapsamı, usulü, süreleri, sonuçları, mirasın hükmen reddi halleri ve Yargıtay içtihatları detaylı şekilde incelenecektir.
Reddi miras, mirasçının kendisine intikal eden mirası kabul etmeyerek mirasçılık sıfatından feragat etmesidir. TMK m. 605’e göre “yasal ve atanmış mirasçılar, mirası reddedebilirler.” Mirasın reddi, bozucu yenilik doğuran bir hakkın kullanımıdır.
Mirasçının kendi iradesiyle, süresi içinde ve usulüne uygun şekilde yaptığı açık reddir. Bu, en yaygın reddi miras türüdür.
Mirasçının mirası fiilen kabul ettiği anlamına gelen davranışlarda bulunması durumunda, reddi miras hakkını kaybetmesi ve mirası kabul etmiş sayılmasıdır. Ancak TMK m. 605/2’ye göre:
“Miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmişse, miras reddedilmiş sayılır.”
Mirasçının, mirasla ilgili sahiplenme anlamına gelen eylemlerde bulunması (örneğin tereke mallarını satması), mirası zımnen kabul ettiği anlamına gelir.
TMK m. 606’ya göre:
“Yasal mirasçılar, mirasın kendilerine geçtiğini öğrendikleri tarihten itibaren üç ay içinde mirası reddedebilirler.”
Vasiyetname varsa, süre vasiyetnamenin tebliği ile başlar.
Süre kesindir, hak düşürücüdür.
Hastalık, engel ya da fiilî karışıklık gibi haklı nedenler varsa, süre işlemeyebilir. Ancak bu durum mahkemece takdir edilir.
Red, sulh hukuk mahkemesine yapılır. Yetkili mahkeme, miras bırakanın son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesidir.
Red, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Mahkemece düzenlenen “ret tutanağı” ile hüküm ifade eder. Noterden yapılan ret beyanları geçerli değildir; mutlaka sulh hukuk mahkemesine sunulmalıdır.
Red ile birlikte mirasçılık sıfatı sona erer.
Miras, diğer mirasçılara geçer; altsoy varsa onların mirasçılığı devam eder.
Tüm mirasçılar reddederse tereke iflas hükümlerine göre tasfiye edilir (TMK m. 612).
TMK m. 605/2’ye göre:
“Miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmişse, miras reddedilmiş sayılır.”
Bu hâl, özellikle borca batık tereke durumlarında gündeme gelir. Mirasçının ayrıca bir red beyanında bulunmasına gerek yoktur.
Terekenin borçlarının, aktiflerden açıkça fazla olması gerekir.
Ödemeden acizlik durumu, ölüm tarihinde mevcut olmalıdır.
Delil: Vergi daireleri, icra müdürlükleri, alacaklı beyanları vb.
“Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli ise miras reddedilmiş sayılır.”
“Borçların miras bırakana ait olduğu, mallarının borcu karşılamadığı, terekenin borca batık olduğu sabittir. Davanın kabulü gerekirken reddi doğru görülmemiştir.”
“Miras bırakanın ölüm tarihinde terekenin borca batıklığı ve ödemeden aczi sabit olduğundan, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi doğru bulunmamıştır.”
“Terekenin borca batık olduğunun tespiti mirasın hükmen reddi davalarında davanın değerine bakılmaksızın kamu düzenine ilişkindir ve yargılamanın her aşamasında gözetilmelidir.”
Sürelerin kaçırılması nedeniyle iradi reddin yapılamaması,
Hükmen redde rağmen dava açılmaması,
Noter üzerinden yapılan retlerin geçersiz olması,
Tereke borçlarının sonradan ortaya çıkması,
Terekenin karmaşık yapısı nedeniyle aciz halinin belirlenmesinde zorluk.
Mirasçılara, mirasın aktif-pasif yapısını araştırmaları yönünde danışmanlık verilmelidir.
Terekenin borca batık olduğu durumda süresinde hükmen red davası açılmalıdır.
Zamanında red yapılamamışsa, borçlara itiraz ve iptal davası gibi yollar denenmelidir.
Reddi miras beyanı mutlaka sulh hukuk mahkemesine yapılmalı, noter kanalıyla yapılan işlemler yetersizdir.
Reddi miras, özellikle borca batık tereke durumlarında mirasçılara büyük bir koruma sağlayan bir hukuki kurumdur. Ancak sürelere ve usule sıkı sıkıya bağlı olması nedeniyle uygulamada dikkatli olunması gerekir. Hükmen red gibi istisnai durumlar ise, yargı kararlarıyla şekillenmiş olup, uygulayıcıların bu kararları göz önünde bulundurarak hareket etmeleri büyük önem taşır.